=> Giris <=
     Ana Sayfa
     İletişim
     Ziyaretci defteri
     Site Ekle
     Dostlarımız
     Bizi Destekle
     Sayac
     Sohbet
     Site Sahibi
     Anket
     => Ask <=
     Ask Nedir?
     Platonik Ask
     Ask Duası
     Ask Ögütleri
     Cicek Ve Su
     4 Mevsim Aşk
     Aşk Doktoru
     Aşk Belirtileri
     Ask Ölcer
     Ask Mektubu
     => Sevgi <=
     Sevgi Nedir?
     Sevgililer Günü
     Anneler Günü
     Kalp Kazanmak
     Cicek Anlamlari
     Her Dilde Sevgi
     Nasıl Flört Edilir
     Onu Unuttunmu
     => Sozler <=
     Ask Sözleri
     Sevgi Sözleri
     Ateşli Mesajlar
     Babalar Günü
     Geyik Sözleri
     Doğum Günü
     Doğum Sözleri
     Dostluk Sözleri
     Duvar Sözleri
     Emeklilik Sözleri
     Erkek Ve Kadın
     Espirili Sözler
     Evlilik Sözleri
     Gecmis Olsun
     Miraç ve Kadir
     Kurban Bayrami
     Özlü Sözler
     Özür Sözleri
     Ramazan
     Sevgililer Gunu
     Yeni Yıl
     Galatasaray
     Fenerbahce
     Besiktas
     => Astroloji <=
     Astroloji Nedir
     Yükselen Burç
     Burc Erkekler
     Burc Kadınlar
     Burçlar ve Aşk
     Kariyer
     Burçlar ve Diyet
     Güzellik Sırrı
     Elementleri
     Burçlar internet
     Bebek burçlari
     Çift kisilik
     Sinirda doganlar
     Bebek özellikler
     Karsit burç
     Çocuk burcu
     Sentez Tablosu
     Ünlüler
     => Hikaye <=
     Ask Ve Olum
     Ask Ugruna
     Liseli Kız
     Kalbimin Sahibi
     Gul Ve Bulbul
     Ayrılık
     Odul Mu Ceza Mı
     Ask Ve Cılgınlık
     Canımdın
     Askin Hikayesi
     Eski Gunler
     Ask Cicegi
     Ask Adami
     => Erkekler <=
     Erkekler
     Avantajları
     30 Yas Erkekler
     Boylemi
     Sasirtici
     Cıldırtma Yolu
     Hoslanmadıkları
     Evlenme Evrimi
     Ideal Erkek
     => Kadinlar <=
     Kadınca
     Kadın Zekası
     Yaslanma
     Harbi Kadin
     Söylevler
     Soyledikleri
     Duyamadıkları
     => Siirler <=
     Adi Güldü
     Kahve Gözlüm
     Allah Kahretsin
     Şairler Ağlamaz!
     Yasayamam
     Gitme Kal
     Susuyorum
     SenSizLik
     Affedilmeyen
     Inanmadin
     Anla Ki
     => İslam <=
     Allah 99 İsmi
     Hikayeler
     Dini Terimler
     Kurban Kesimi
     Hac Görevi
     40 Hadis
     32 Farz
     Dualar
     Resimlerim
     Ordu İftar Vakitleri
     Yeni sayfanın başlığı




GÜL BAKIŞLI - Hikayeler


Dini Hikayeler
 YAHUDININ SELAMI

Resuli-Ekrem (.s.a.a)'in esi Ayse, Resul-i Ekrem (s.a.a)'in huzurunda oturmustu ki, Yahudi bir adam içeri girdi. Girdigi anda Selam un aleykum yerine
- Essamu aleykum' yani 'ölüm üzerinize olsun'dedi. Uzun sürmedi, baska biri daha geldi. O da selam yerine
- Ölüm üzerinize olsun' dedi. Bunun tesadüf olmadigi malumdu. Resul-i Ekrem (s.a.a)'i dille incitmek için yapilan bir plandi. Ayse çok öfkelendi, ve
- Ölüm sizin üzerinize olsun...' diye bagirdi.
Resul-i Ekrem (s.a.a) buyurdu:
- Ey Ayse küfür etme, küfür sekillenirse en kötü ve çirkin bir biçimde mücessem olur. Yumusaklik ve sabirli olmak, her neyin üzerine konursa, onu güzellestirir, süsler ve her seyin üzerinden kaldirilirsa güzelligini azaltir. Niçin sinirlenip öfkelendin?
Ayse:
- Görmüyor musun ya Resulullah'in, bunlar küstahlik ederek, utanmadan selam yerine ne diyorlar?
- Evet, görüyorum onun için bende, 'Aleykum' yani 'sizin üzerinize olsun' diye cevap verdim, bu kadari kafiydi.'

ALIN TERI

Imam Kazim (a.s) kendi tarlasinda çalismakla mesguldü. Fazla faaliyet Imamdin bütün vücundan terler akitmisti bu arada Ali ibni Ebi Hamza-i Bata ini geldi imamin yanina, ve o manzarayi görünce:
- Kurban olayim, niçin bu isi baskalarina birak miyorsun? diye sordu.
- Niçin baskalarina birakayim? Halbuki benden daha üstün kisiler bile, daima bu gibi islerle mesgul olmuslardir.
- Allah'in elçisi, Emirülmü'minin ve bütün ecdadim. Esasen tarlada çalismak ve ziraatla mesgul olmak Peygamberlerin, peygamber vasilerinin ve Allah'in seçkin kullarinin basta gelen, en önemli adetlerinden biridir.
(1)

ALLAH'IN BERATI

Rufaî tarikatina mensup müridlerden biri bir gün kendisine çok güvenerek cezbe halindeyken söyle dua etti:
- Ya Rabbi Cehennemden azat olduguma dair bu aciz kuluna bir belge gönder.
Aradan çok geçmedi, gök yüzünden beyaz bir kâgit geldi. Alip baktilar ki, kâgitta hiçbir yazi yok. Kâgidin geldigini görerek sevinen o mürid, içinde bir yazi olmadigini görünce çok üzüldü, mükedder bir vaziyette durumu seyhine anlatmak üzere kâgidi Ahmed Rufai Hazretlerine götürdü.
Ahmet Rufaî Hazretleri kâgidi eline alip bakinca kendinden geçti ve sükür secdesine vararak:
- Ey bari Hûda, sana hamd ü senalar olsun. Bu zayif kulunun müridlerinden bir kimseye böyle bir berat göndermek serefine eristirdin, dedi.
Müridler:
- Efendim dediler. Biz orada bir yazi görmüyoruz, siz ise bu sahsin cehennemden azat oldugunu nasil anliyorsunuz? dediler.
O:
- Ey benim müridlerim ve sadik dostlarim, kudret eli siyah yazmaz, siz buradaki yaziyi göremiyorsunuz, bu kâgidin üzerindeki yazi nurdan kalemle yazilmistir, buyurdu.
(2)

Yeterki Kalbi irilmasin
 

Bir hükümdarın  pek çok cariyeleri vardı. İçlerinde pek güzel dilberler bulunmasına rağmen, siyah bir cariyeye daha fazla alaka ve sevgi gösterirdi. Diğerlerinin bunu çekemediğini fark eden padişah, bir gün kendilerine üzeri mücevheratla süsülü birer kristal bardak vermişti. Manevi değeri yanında maddi kıymeti de pek yüksek olan bu bardakları ellerinde tutan cariyeler, hayranlıkla bakarlarken padişah:

 

- Herkes elindeki  bardağı yere vurup kırsın, demişti. Güzel cariyeler hediyelerini sinelerine bastırarak:

 

- Efendimizin bu kadar değerli bir hediyesini nasıl kırabiliriz! dediler. Siyah cariye ise padişahın emrini, hiç tereddüt etmeden ve vakit kaybetmeden der'akab yerine getirdi. Barfdak yere çarpılmış ve param parça olmuştu. Padişah siyah cariyeye hitaben:

 

- Diğer cariyelerim bu kadar kıymetli bardağı kıramadıkları halde sen neden kırdın? dedi. Siyah cariyenin verdiği cevap ise çok takdire şayandı:

 

- Bana efendimin kalbi lazım, kadehin ne kıymeti olabilir. Yeterk ki onun kalbi kırılmasın!

 

Hükümdar, bu cevabın içerisinde diğerlerine gereken dersi vermiş  bulunuyordu.

 

Yüzü güze fakat özü çirkin bir kadın, kocasının kalbini kırmaya devam ettikçe, kalbte açtığı yaraya güzellik olamaz. (1)

YETİŞ YÂ RESÛLALLAH!

Ebû Abdullah Merrakûşî hazretleri, Resûlullah efendimizi vesîle ederek Allahü teâlâdan bir şey istemek, Resûlullah efendimizin yardım ve şefâatlerine kavuşmak husûsunda bir eser yazdığı esnâda başından geçen bir hâdiseyi şöyle nakletti:

"1239 senesinde Sader kalesinden seçkin bir cemâatle berâber çıktık. Yanımızda bize kılavuzluk eden biri vardı. Bir müddet gittikten sonra suyumuz tükendi. Durup su aramaya çıktık. Ben de bu arada ihtiyâcımı görmek için gittim. Bu sırada müthiş bir şekilde uykum geldi. Nasıl olsa giderken beni uyandırırlar deyip, başımı yere koydum. Uyandığımda kendimi çölün ortasında yapayalnız buldum. Arkadaşlarım beni unutup gitmişlerdi. Yalnızlıktan büyük bir korkuya kapıldım. Çölde sağa sola yürümeye başladım. Nerede bulunduğumu, nereye gideceğimi bilemiyordum. Her taraf dümdüz kumdu. Az sonra hava karardı. Yolculuk yaptığımız kâfileden hiçbir iz yoktu. Ben, gece karanlığında yapayalnızdım. Korkum daha da şiddetlendi. Telâşla daha süratli yürümeye başladım. Bir müddet gittikten sonra, çok susamış ve yorulmuş bir hâlde yere düştüm. Artık hayâtımdan ümîdimi kesmiş, ölümümün yaklaştığını hissetmeye başlamıştım. Susuzluk ve yorgunluktan, ızdırap ve elemim son haddine varmıştı. Birden aklıma geldi. Gece karanlığında:
"Yâ Resûlallah! Yetiş! Senden Allahü teâlânın izniyle yardım etmeni istiyorum!" diye inledim.
Sözümü bitirir bitirmez, birinin bana seslendiğini duydum. Sesin geldiği tarafa baktığımda; gece karanlığında, etrâfına ışıklar saçan, bembeyaz elbiseler giyinmiş, o zamâna kadar hiç görmediğim bir kimsenin beni çağırdığını gördüm. Bana yaklaşıp, elimi tuttu. O ânda bütün yorgunluğum ve susuzluğum kayboldu. Yeniden doğmuş gibi oldum. Ona canım birden ısınıverdi. Elele bir müddet yürüdük. Hayâtımın en tatlı anlarından birini yaşadığımı hissettim. Bir kum tepeciğini aşınca, berâber yolculuk yaptığım kâfilenin ışıklarını görüp, arkadaşlarımın seslerini duydum. Onların yanlarına doğru yaklaştık. Benim bindiğim hayvan en arkada onları tâkib ediyordu. Birden gelip önümde durdu. Bineğimi önümde görünce, sevinç çığlıkları attım. Ben bağırınca, benimle gelen zât elini elimden çekti. Daha sonra elimden tutup bineğime bindirdi.
Sonra da;
"Bizden bir şey isteyeni ve yardım talebinde bulunanı boş çevirmeyiz." diyerek geri dönüp gitti. O zaman onun Resûlullah efendimiz olduğunu anladım. O, geri dönüp giderken, çevresine yaydığı nûrların gece karanlığında göğe doğru yükseldiği görülüyordu. O, gözümden kaybolunca, birden aklım başıma geldi;
"Nasıl olup da ben, Resûlullah efendimizin elini ayağını öpmedim." diye çırpındım. Ama iş işten geçmiş, fırsat elden kaçmıştı.

YILANDAN KAMÇI

 

 

 

Sabahın erken saatlerinde, iki atlı arkadaş yola çıkmışlar. Fakat iki kişiden birisi âmâ imiş. Giderlerken âmâ olan şahıs, attan aşağıya kamçısını düşürmüş. Fakat itimad edemediği için, öbür arkadaşına da kamçının düştüğünü ve yerden almasını söylememiş, kendisi inip aramaya karar vermiş, inmiş atından el yordamıyla kamçıyı aramış, derken, kendi kamçısını bulamamış ama eline ondan daha güzel yumuşak bir şey geçmiş. Bu kamçı daha güzelmiş diyerek alıp atına binmiş. Fakat o kamçı diye bulup aldığı kamçı değil gecenin soğuğundan hareketsiz hale gelmiş bir yılanmış ve o âmâ gözleri görmediği için onu kamçı sanarak almış.

 

Derken biraz sonra hayli ilerlemiş olan arkadaşına yetişmiş. Arkadaşı sormuş:

 

-Yahu neredesin? diye... Âmâ cevap vermiş:

 

-Kamçımı düşürmüştüm, gerçi düşürdüğüm kamçıyı bulamadım ama, ondan daha güzel ipek kaplamalı bir kamçı buldum, işte demiş.

 

Tabii gözleri gören adam anlamış onun yılan olduğunu ve arkadaşını ikaz etmiş: .

 

-At o elindekini, o" kamçı değil, soğuktan hareketsiz hale gelmiş bir yılandır. Biraz sonra ısınırsa sokar seni, demişse de âmâ inanmamış ve:

 

-Sen yalan söylüyorsun, bana attırıp sen alacaksın değil mi?, diyerek yılanı elinden bırakmamış;

 

Biraz sonra, havalar ısınıp yılanın sırtı kızdıktan sonra harekete geçen yılan, adamın müsait bir yerinden sokup zehirlemiş ve adamı mahvetmişti. Yılan soktuktan sonra adamın aklı başına gelmiş ama, iş de işten geçmiş tâbi...

 

İşte böyle, adamın hakikati görecek gözü yok, kendisine yol gösterenlere de inanmaz, tabii ki sonu hüsran olacak.

 

YIKILAMAYAN TÜRBE

 

Nevşehir - Göreme yolu üzerinde bir türbe vardı.Hasan Baba Türbesi.  Nevşehir Belediyesi, şehrin çıkışındaki yolu genişletme gayesiyle, bazı tadilâtlar yaptı. Bu arada yolun genişletilmesi ve gidiş - gelişli bir yolun yapılmasına da karar verilmişti. Yol yapımı türbenin bulunduğu yeri de' içine alıyor ve türbenin yıkılması icab ediyordu. Fakat bir gün Belediye Başkanına bir şikâyet geldi.

 

Bazı işçiler ellerinde kazma olduğu halde türbeyi yıkmak istiyorlar, fakat yıkamıyorlardı.

 

Bu hâdise üzerine halk ve belediye başkanı türbenin bulunduğu mevkie geldiler ve elleriyle türbeyi yıkmak istediler. Fakat Allah Teâlâ, onun yıkılmasına müsaade etmediği takdirde nasıl yıkacaklardı. Türbeyi yıkmak için kazmayı alıp da elini kaldıran işçilerin elleri, halkın bakışları arasında havadan inmiyor ve adam yıkmaktan vazgeçip geri çekildiği zaman ise, hiçbir şey yokmuş gibi eski haline avdet ediyordu.

 

Bu durum karşısında, Belediye türbeyi yıkmaktan vazgeçti ve gidiş - gelişli yol türbenin sağından ve solundan erilerek türbe iki yolun ortasında kaldı.

 
Halkın, tevekkülü, çalışkanlığı ve üstün ahlâkı ile çok sevdiği ve hürmet gösterdiği bir velî idi. Sohbetleri ve güzel ahlâkı ile insanlara çok faydalı olmuştur. Gariplerin, yetimlerin ve hastaların yardımına koşar, onlara her yönden destek olurdu.
 
Hasan Baba, bir gün dostlarından birisi vefât etmek üzere iken başında bulunup ona duâ etmişti. Hasta son anlarını yaşadığı sırada armut istemişti. Mevsim kıştı. Dışarda şiddetli tipi vardı. O mevsimde armut bulmak mümkün değildi. Hastanın başında bulunan yakınları ne yapacaklarını şaşırarak, Hasan Baba'nın yüzüne bakıp;

-Bize yardımcı ol, ne yapalım, hastanın bu arzusunu yerine getiremeyeceğiz." dediler.

Hasan Baba çâresiz kalan ve çok üzülen bu insanlara;

- Üzülmeyiniz, buluruz. Allahü teâlâ bir imkân ihsân eder. Biraz bekleyin, diyerek dışarı çıktı.

Kısa bir müddet sonra elinde küçük bir armut dalı ile içeri girdi. Armut dalı üzerinde yemyeşil tâze yapraklar ve olgunlaşmış sapsarı armutlar vardı. Sanki yaz mevsiminde dalından kırılmış gibi idi. Hastanın başında bulunanlar bu hâli görünce, bu işin Hasan Baba'nın bir kerâmeti olduğunu anladılar. Ona olan derin muhabbetleri ve gösterdiği yakın alâka hepsini ağlattı. Armutları verip, hastanın gönlünü hoş ettiler. Hasta kısa bir süre sonra vefât etti.

Yakinda.....

 
Bugün 55 ziyaretçi (68 klik) burdaydı!

=> Site Sahibi <= Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic Image and video hosting by TinyPic ANA SAYFA YAP
Image and video hosting by TinyPic SIK KULLANILANLARA EKLE
Google
Image and video hosting by TinyPic
ordu haberleri ordu haberleri bilim haber habercinim saniyesindehaber memleketten haberler vin haber hamsi oyun kitaplarbul ayyildizhaber pirlanta kadin yemek tarifi fatsa haberleri moda ordu52haber cesurordu turkcehdfilm habertakimi Tarihi Bilgiler kuklahaber moda kirmizi moda armyoyun mehmetcik haber dizi film haberi futbolgazetesi fatsa son dakika enteresan haberler egitim haberleri newsteknotr ekonomi takip netde haber medyahabercilik ilksayfahaberleri sonsayfahaberleri askevlilik
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol